UnknownCreators
Rehber

Ünlü Sanatçılara Dönüşen Müzik Prodüktörleri

Ayda Eravcı
#Rehber#Prodüktörlük#Sahne

Mark Ronson, kendi kayıtlarının asla Amy Winehouse veya Bruno Mars gibi büyük isimlere yaptığı kayıtlar kadar ses getiremeyeceğinden emin bir şekilde: “Başka insanlar için kayıtlar üretmeseydim, kimse kendi kayıtlarımla ilgilenmezdi.” diyor

Mark Ronson’dan İlhamla; Müzikte Prodüktörün Rolü Ne Olmalı?

Müzik prodüktörlüğü, sahne ışıklarının ardında kalan bir iş gibi görünse de son yıllarda bu algı hızlı bir şekilde değişti. Artık bir prodüktör tek bir role bağlı kalarak sadece perde arkasında kalmıyor; yaratıcılığının derinlikleriyle tüm endüstriye damgasını vurabiliyor ve kişisel markalarını oluşturarak kendi yıldızlarını farklı şekillerde de parlatabiliyorlar. Son yıllarda birçok projede artık sanatçı isimlerinin değil prodüktör isimlerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Mark Ronson gibi öncüler, bu değişim dalgasının arkasındaki büyük oyuncular. Fakat bugün sahip oldukları ün, görünür olma ihtiyacı ile değil yeteneklerini ve yaratıcılıklarını hangi alanda en doğru şekilde kullanabileceklerine karar verdikleri için ortaya çıktı.

Mark Ronson ve Amy Winehouse arabanın içinde birbirlerine bakıyorlar

Mark Ronson, kendi solo kayıtlarının ses getiremeyeceğinden emin bir şekilde:

Kendi şarkılarımda başkaların kayıtlarında kullanamayacağım birçok fikir, şarkı ve konsept ortaya çıkarmak istiyorum ama sonunda asıl işimin başka insanlar için kayıtlar üretmek olduğuna ikna oldum.

Bir prodüktör için bu durum hem bir gerçeklikle yüzleşme hem de yaptığı işin getirisini en doğru bakış açısı ile şekillendirme çabasını içinde barındırıyor. Fakat müzik üretim yolculuğundaki herkes bu kadar bilinçli bir yol haritası takip etmiyor.

Günümüzde prodüktörlerin de artık şarkıcılar kadar ön planda isimlerinin anılması harika ama neden en ön planda görünür olmak, ilk varmamız gereken nokta gibi hissediyoruz? Yarattığımız şeylerin değerini gerçekten hangi ölçüt ile tartıyoruz? Yoksa bunların hepsi egomuzun bir oyunu mu?

Her Prodüktör Sahneye Çıkmalı mı?

Toplumda başarı, çoğunlukla görünmekle ölçülür. Sahne üzerinde performans sergilemek, alkışlar ve çağrılar, yarattığınız şeyin onaylandığı hissini verir. Fakat asıl olmanız gereken yer orası değilse bu his genellikle yüzeysel bir tatmin duygusundan fazlasını getirmez.

Bir sanatçı için asıl mesele, şöhretin çekimine ve egonun baskısına karşı koymak ve yaratıcı enerjiyi farklı kulvarlarda da deneyimlemeye cesaret etmektir. Billie Eilish ve abisi Finneas’da buna harika bir örnektir. Billie, sahnede parıldayan bir yıldızken, Finneas, perde arkasında onun tüm müzikal yolculuğunu destekleyen dahi bir prodüktör ve sadece Billie’nin kariyerine yön vermekle kalmıyor; bir yandan da kendi şarkıları ve prodüksyonlarıyla da tanınan bir sanatçı kimliği yaratmaya zaman ayırarak en az onun kadar ünlü olmayı başarıyor.

Finneas O’Connell, solo bir sanatçı olarak kendi şarkılarını yazıp söylemesine ve sahne almasına rağmen, aslında onu yıldız yapan şey prodüktörlükteki olağanüstü yeteneğiydi. Kendisi yol haritasında sahne ışıklarının cazibesine kapılmayı tercih edebilir, enerjisini tamamen kendi eserlerine harcayabilirdi. Ama bunun yerine, yaratıcı gücünü en iyi olduğu alanda kullanmaya karar verdi: prodüksiyon. Bu seçimi, onu yalnızca bir sanatçı değil, aynı zamanda bir müzik vizyoneri olarak eşsiz bir yere taşıdı. Finneas, bu yolda kazandığı ün ile kendi solo eserlerini de daha geniş bir kitleye ulaştırma fırsatı ve sahne üstünde olmanın da bir yolunu buldu.

Yani bir prodüktör olarak sahne üstünde veya perde arkasında olmanız tamamen yeteneklerinizi hangi alanlarda ne şekilde ne kadar etkili kullanabildiğinizle alakalıdır. Eğer bir projenin öne çıkan ismi siz olmak istiyorsanız o alanı yeterli ve farklı vasıflarla doldurduğunuzdan emin olmalısınız. Yoksa Spotify’daki dinlenmeyen binlerce prodüktör isminin arasında kaybolup gitmek en nihai sonuç oluyor. Tabii ki Bu yaratıcı sürecin arkasındaki bireysel yükselişleri ve işbirliğini daha kaliteli hale getiren en önemli unsur ise tüm yeteneğinizin yanında dengeli bir ego yönetiminden geçiyor.

Müzik Prodüktörlüğünde Ego Dengesi

Mark Ronson, özellikle Bruno Mars için çalışırken yaşadığı bir gerçeğin altını çiziyor: “Bruno Mars’ın ikinci albümü üzerinde çalışırken, benden çok daha genç biriyle ilk kez çalışıyordum ve sıklıkla düzenleme fikirleri veya prodüksiyon fikirleri veriyordu ve aslında benimkilerden daha iyiydi. “Ah, bence nefesli çalgılar şöyle olmalı,” gibi bir fikir söylüyordu ve “Kahretsin, haklıymış,” diyordum. Bu da bir bakıma inanılmazdı çünkü gururunuzu iki dakikalığına incitse de, şarkı çok daha iyi olacak çünkü biri daha iyi bir fikirle geliyor.”

Bir prodüktör olarak yaratıcılığı beslemek, çalıştığınız insanlara alan açmak ve onların en iyi performansını sergileyebilmesi için gerekli şartları oluşturmakla başlar. Perde arkasındaki itici güç olmaya karar vermiş bir müzik prodüktörünün başka sanatçılar için çalışırken egosunu geride bırakabilmesi çoğu zaman en zorlanılan noktadır. Yaratıcı bir zihin, başkalarının yıldızını parlatırken kendi ışığından ödün vermemelidir; işte bunun dengesi dikkatle korunmalıdır.

Yaratıcılığın Özü: Egoyu Aşabilmek

Bir prodüktör olarak ister sahnede ister perde arkasında rol alın, yaratıcılığınız sadece egoyu aşabildiğinizde parlayacak hale gelir. Sahne ışıklarına doğru çekilen o istek, genellikle egonun bir fısıldamasıdır ama başarının asıl ölçütü, o ışığın altında olup olmadığınız değil, yarattığınız etkinin derinliğidir. Günümüzde isimleri ön planda anılan prodüktörlerin izlediği gerçek yol haritası aslında bu.

Ronson gibi prodüktörlerin hikayesi, bize bir yaratıcılık dersini yeniden hatırlatıyor: En büyük eserler, tek bir kişinin dehasından değil, çok sayıdaki yaratıcının ortak katkısından doğar. Egoyu bir kenara bıraktığınızda, sadece kendi çıktınızı değil, birlikte çalıştığınız işin potansiyelini de parlatabilirsiniz. Ancak bunu başarabilmek için bireysel gelişime odaklanmak, yarını bugünün ötesinde görebilmek gerekir. Peki, bunu nasıl yapabilirsiniz?

Karar Verin

Keşfedin

Empati ve Dinleme Becerilerinizi Geliştirin

Disiplin ve Sabırı Benimseyin

Yaratıcılığı beslemek, bir gecede elde edilen bir başarı değil; sabır ve süreklilik gerektirir. Egosuz bir yaklaşımla süreci kabullenmek, daha kalıcı ve derin eserler ortaya koymanıza yardımcı olur. Sabırla çalıştığınız süreç boyunca eserin üzerinde yapılması önerilen ya da geliştirilmesi beklenen değişikliklere ilk tepkinizi nasıl bir duygu içerisinde verdiğinizi gözlemleyin. Bir şeyler söylemeden ya da karşı çıkmadan önce, cevap vermek için kendinize bir mola tanımaktan kaçınmayın.

Son Söz: Müzikte Asıl Aradığını Bul

Belki de sanat, sadece sizin ışığınızın parlaması değil, başkalarına kendi ışıklarını bulmaları için alan yaratabilmektir. Bu şekilde siz ve yaratıcılığınıza dair her şey daha aydınlık ve görünür olacaktır.

← Blog